Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, bu sene 30’ncı yıldönümünü kutlayan Avrupa Kurulu Mahallî ve Bölgesel İdareler Kongresi’ne (YBYK) katılmak ve konuşma yapmak üzere Fransa’nın Strazburg kentine gitti. TBB encümen üyesi ve Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce de Strazburg ziyaretinde İmamoğlu’na eşlik etti. İmamoğlu, dün düzenlenen YBYK öncesinde, sabah saatlerinde Avrupa Kurulu nezdinde T.C. Daimi Temsilcisi Büyükelçi Nurdan Bayraktar Golder’i ziyaret etti.
AVRUPALI BİRLİK LİDERLERİYLE İKİLİ GÖRÜŞMELER
İmamoğlu, büyükelçi Golder ziyaretinin akabinde, YBYK’nin düzenleneceği Avrupa Kurulu Binası’na geçti ve kongre öncesinde bir dizi görüşme gerçekleştirdi. İmamoğlu, sırasıyla; Alman Şehirler Birliği Lider Yardımcısı ve Köln Belediye Başkanı Birinci Yardımcısı Andreas Wolter, Avrupa Kurulu Genel Sekreter Yardımcısı Bjørn Berge, İsveç Mahallî Yönetimler ve Bölgeler Birliği Lideri Anders Henriksson ve YBYK Başkanı Marc Cools ile ikili görüşmelerde bir ortaya geldi.
“TBB OLARAK GÜÇLÜ İŞ BİRLİKLERİ GELİŞTİRME KONUSUNDA KARARLIYIZ”
İmamoğlu, öğlenden sonra da tekrar Avrupa Kurulu Binası’nda düzenlenen “YBYK Ulusal Lokal ve Bölgesel İdare Birlikleri Konferansı Açılış Oturumu”na katıldı. İmamoğlu, oturumun, “Ulusal birlikler bölgesel demokrasinin ve çok seviyeli yönetişimin güçlendirilmesinde nasıl bir rol oynayabilir?” başlıklı kısmında, Norveç Lokal ve Bölgesel Yönetimler Birliği Lideri ve Telemark Vilayet Kurulu Üyesi Gunn Marit Helgesen ile birlikte konuşmacı olarak yer aldı.
TBB olarak, Avrupa Kurulu ile yeni devirde daha güçlü iş birlikleri geliştirme konusunda kararlı olduklarını vurgulayan İmamoğlu, “Bu buluşma, sırf mahallî demokrasimizin gücünü göstermekle kalmıyor, tıpkı vakitte kıtamızın geleceğini şekillendirecek adımları atmak için bir fırsat sunuyor. Lokal idarelerin ve ulusal birliklerin sahip olduğu büyük potansiyelin yanı sıra, karşılaştıkları zorlukların da şuurunda olduğumu belirtmek isterim” dedi.
“YENİLİKÇİ ANLAYIŞIMIZI YAYGINLAŞTIRMA AMACINDAYIZ”
“Avrupa’nın dört bir yanından gelen siz pahalı iştirakçilerle ortak paydamız olan demokratik bedeller, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve çevresel sürdürülebilirlik üzere hayati mevzularda görüş alışverişinde bulunacak olmaktan memnunluk duyuyorum” diyen İmamoğlu, özetle şunları söyledi:
– Benim ‘İstanbul Modeli’ olarak isimlendirdiğim, uzlaşma kültürüne ve ortak akla dayanan yenilikçi anlayışımızı yaygınlaştırma gayesindeyiz. İstanbul’da ortaya koyduğumuz iştirakçi ve şeffaf idare anlayışımız çerçevesinde, akıllı şehircilik imkanlarını da kullanarak ürettiğimiz modelleri, Türkiye geneline yaygınlaştırarak, Avrupa Lokal İdareler Özerklik Şartı’nın öngördüğü, vatandaşların kamu yönetimine etkin ve direkt iştirakini teşvik edeceğiz.
– Bu yaklaşımımızın temelleri, 2019 yılından bu yana ortaya koyduğumuz yeni belediyecilik anlayışına dayanmaktadır. Birinci kez İstanbul’un bütçesini, İstanbullularla birlikte yaptığımız ‘Bütçe Senin’ stratejik planımızı oluştururken uyguladığımız internet tabanlı anket sistemi, İstanbul’a tekrar kazandırdığımız meydanlarda gerçekleştirdiğimiz müsabakalar ve halkoylamalarıyla bu temeli oluşturduk. Keza, İstanbul’u ve İstanbulluları ilgilendiren birçok bahiste meslek örgütleri ve odalarla oluşturduğumuz diyalog masaları sayesinde, ortak akla dayanan tahlillere ulaştık.
“İYİ UYGULAMALARI YAYGINLAŞTIRMA HEDEFİNDEYİZ”
– Artık bu temelden aldığımız kuvvetle, mahallî demokrasinin ve çok boyutlu irtibatın uygun uygulamalarını TBB aracılığıyla, tüm ülkemize yaygınlaştırmayı değerli gayelerimizden biri haline getirdik. Bunun yanı sıra, etraf dostu ve sürdürülebilir şehircilik siyasetlerinin lokal idarelerimizin gündeminde merkeze oturtulması gayesiyle; sürdürülebilir güç, çevresel sürdürülebilirlik, akıllı ve yeşil altyapı projeleri geliştirmelerini teşvik edeceğiz. Güçlü lokal demokrasi ve güçlü mahallî idare maksadımıza ulaşmak için, TBB olarak, hala atmamız gereken değerli adımlar var.
– Birliğimiz üyesi tüm belediyelerimizin bize verdiği bu sorumluluğu en güzel biçimde yerine getireceğiz. Lokal idareler olarak; toplumun nabzını tutan, onların beklentilerini en güzel biçimde anlayan ve bu beklentilere karşılık üreten kurumlarız. Faal yönetişimin ne kadar değerli olduğunun ortaya çıktığı pandemi sürecinde, mahallî idarelerimizin süratli ve esnek karar alma yeteneği, merkezi yönetim siyasetlerini tamamlayarak, vatandaşlarımıza faal hizmet sunulmasını sağlamış ve üzerlerindeki yükü hafifletebilmiştir.
“DEPREM BÖLGESİNDEKİ ÇALIŞMALARIMIZA DEVAM EDİYORUZ”
– Geçtiğimiz yılın başında, Türkiye’de meydana gelen büyük zelzele felaketi, tüm Türkiye’yi etkileyen bir trajedi haline geldi. Zelzele sonrasında, Türkiye’nin dört bir yanındaki belediyeler, afet bölgesine yardım göndermek, kurtarma çalışmalarını desteklemek ve yaraları sarmak için harikulâde bir dayanışma sergiledi. Belediyeler, bu devirde lokal gereksinimleri süratlice tespit ederek, kriz idaresinde aktif bir formda misyon aldı.
– Bu da merkezi yönetim ve mahallî idareler ortasındaki iş birliğinin ve uyumun ne kadar kıymetli olduğunu ortaya koydu. Biz de İBB olarak, bu süreçte kritik bir rol oynadık. Hala bölgede zelzeleden etkilenen vatandaşlarımızın yaralarını sarmaya devam ediyoruz. Afet bölgelerine süratli bir halde insani yardım gereçleri, kurtarma takımları ve lojistik takviye sağlayarak, depremzedelerin temel gereksinimlerini karşılamak için ağır uğraş sarf ettik. TBB olarak da bölgedeki belediyelerimizle koordineli bir biçimde faaliyetlerimizi sürdürerek, zelzele bölgesindeki çalışmalarımıza devam ediyoruz.
“ULUSLARARASI DAYANIŞMA KONUSUNDAKİ İKİRCİKLİ YAKLAŞIMLAR…”
– Çok seviyeli yönetişim ve mahallî demokrasinin güçlendirilmesi konusundaki tartışmalarımızın bir öteki değerli boyutu da memleketler arası dayanışma. Ancak, üzülerek söylemem gerekir ki, memleketler arası dayanışma konusundaki ikircikli yaklaşımlar, bu kavrama olan inancı derinden sarsmaktadır. Bunun en somut örneklerinden birine, biz, Türkiye olarak yakından şahit olmaktayız. Global bir sorun olan mülteci problemine, bilhassa Avrupa’nın yaklaşımı, tarihi bir çaba sonucunda oluşturulan ve bugün hala hepimizin değer verdiği ve savunduğu demokratik kıymetleri zedeleyen bir noktaya gelmiştir.
– Sistemsiz göç ve mülteci meselesinin AB dışındaki ülkelere aktarılması ve Türkiye üzere, Avrupa sonu dışındaki ülkelerde tutulmaya çalışılması, kalıcı bir siyaset haline gelmeye başlamıştır. Bu bahiste sergilenen tavır, global bir sorunu çözme arayışından çok, bu yükü muhakkak ülkelerin sırtına yükleme anlayışına dayanmaktadır. Daha da açık tabir etmem gerekirse, ‘Bu bahiste Türkiye duvar olsun. Oradan geçmesin de ne olursa olsun’ siyaseti hem Türkiye’ye hem de insani açıdan mültecilere büyük bir haksızlıktır.
“YÜKÜN PAYLAŞILMASI VAKTİ GELMİŞTİR”
– Ortaya çıkan bu tablo, kıtanın omuzlarına ahlaki bir yük ve sorumluluk yüklemektedir. Bu yük, yalnızca kaynakların dağılımında değil, birebir vakitte toplumsal dokunun zedelenmesine de sebep olmaktadır. Artan aşırılıklar, kamu hizmetlerindeki yetersizlikler ve yabancı düşmanlığının yükselişi, bu dengesizliğin yansımaları olarak hepimizin karşısına çıkmaktadır. Oysa, bu kısır döngüyü kırmanın yolu, göç veren ülkelerde ekonomik ve siyasi istikrarı sağlamaktan geçmektedir.
– O insanların doğdukları topraklarda onurlu bir ömür sürebilmeleri, daha adil ve sürdürülebilir bir geleceğin kapısını aralayacaktır. Bu bahiste sorumluluk almalıyız. Artık, bu adaletsiz siyasetten vazgeçip, tahlilin kaynağında aranması ve yükün paylaşılması vakti gelmiştir. Şayet global problemler karşısında faal bir milletlerarası dayanışma oluşturmak istiyorsak; savaş, çatışma ve iç karışıklıklar karşısında ebediyen birlikte hareket etmeli, tahliller aramalıyız.
“HER İNSAN ACISINA EŞİT DERECEDE SAHİP ÇIKMALIYIZ”
– Avrupa’nın, bilhassa Ukrayna Savaşı’na karşı gösterdiği güçlü dayanışma, bu çeşit krizlerde nasıl birleşebileceğimizi göstermesi açısından kıymetli bir örnek teşkil etmektedir. Fakat, üzülerek söz etmeliyim ki, misal bir dayanışmayı, Filistin’deki sivil katliamlar karşısında, o hassaslığı ve kararlılığı göremedik ve gösteremedik. Avrupa’nın ve milletlerarası toplumun, her coğrafyada yaşanan insanlık dramlarına birebir ölçüde reaksiyon vermesi, üniversal adalet ve insan hakları prensiplerinin korunması açısından da elzemdir.
– Vicdanımızı, her türlü zulme karşı tıpkı biçimde seferber etmeli ve her insan acısına eşit derecede sahip çıkmalıyız. Bu kriz süreçlerinde, lokal idareler olarak, olumlu bir imtihan verdiğimizi açıkçası düşünüyorum, lakin gerekli olduğu noktalarda da birebir biçimde kriz süreçlerine hassaslık gösterme konusunda, bazen aksaklıklar yaşandığımızı söz etmek isterim.
“FİLİSTİN’DE İKİ DEVLETLİ TAHLİLİ SAVUNUYORUZ”
– Gerek Ukrayna’da gerek Filistin’de, mahallî idarelerin aldığı inisiyatifler, milletlerarası dayanışmanın devir periyot en güçlü örneklerini hissettirmiştir. Bu da her lokal idarenin gurur duyacağı bir ortamı yaratmıştır. Türkiye olarak şunu belirtmek isterim; Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunuyoruz ve barışın bu prensip içerisinde inşa edilmesi gerektiğini mutlak düşünüyoruz. Filistin’de de Filistinlilerin uzun yıllardır devam eden hak gayretlerini ve iki devletli tahlili savunuyoruz.
– Şiddetin her türlüsüne karşı olduğumuzu, bilhassa söz ediyorum. Fakat, Filistin halkına yönelik katliamlar ve bunların durdurulmaması, hepimiz için nitekim büyük bir utanç kaynağıdır. Buradan çatışmaların bir an evvel sona ermesi ve kalıcı barışın tesis edilmesi için, dayanışma içerisinde ortak adımlar atmamız gerektiğini de bir defa daha vurgulamak isterim.